Depremler, yalnızca yer kabuğunun sınandığı bir felaket değildir. Hayatları, duyguları, ruhu ve insanlığı da derinden sarsar. Toprağın sarsıntısı belki birkaç saniye sürer ancak bıraktığı izler yıllarca silinmez. Yaşanılan 6 Şubat depreminde Türkiye’nin yüreği bir kez daha enkaz altında kaldı. Enkaza dönen sadece binalar değil, hayaller, yuvalar, seslerle birlikte umutlarda çöktü.
Ancak o karanlık sabahın ardından, bir başka gerçek vardı: Dayanışma. Bir baba düşünün, çıplak elleriyle çocuğunu kurtarmak için enkazı kazıyor. O an, bütün devletler ve ideolojiler susar; insanlık konuşur. Bir çocuğun enkazdan sağ çıkması için dua eden herkes, aslında vicdanını temsil ediyordu. Bu yüzden herkes o babanın eli kolu olur, annenin gözyaşları olur, enkaz altında kalanın çığlık sesi olur. İşte bu yüzdendir ki deprem sadece toprağın değil, kalplerin de kırılmasıdır.
Türkiye olarak verdiğimiz bu insanlık sınavında hayat durmuştu belki ama yardım çağrıları durmadı. Uluslararası yardımlar geldikçe, acının da aşk gibi, merhamet gibi evrenselleştiğini ve sınırların o an anlamsızlaştığını gördük. Dış politikanın ördüğü duvarları, enkazdan çıkarılan insanlar yıktı. Çünkü insanlığın dili ortaktı. Öyle ki bir çocuğun sağ şekilde enkaz altından çıkarılmasının sevinci tüm milletin umudu oldu.
Türkiye’nin yaşamış olduğu yıkıcı felakette diplomatik gerilim yaşadığı ülkelerden bile yardım geldi. Bir bakıma felaketlerin siyasi bariyerleri yıktığını gördük. Yapılan insanı yardımlar ‘’ Afet Diplomasisi’’ olarak yeni bir alanı kapsadı, bu durum uluslararası ilişkiler boyutunda diplomasi için hem risk hem de fırsattır. Çünkü deprem gibi yaşanılan felaketler, devletlerin ortak hareket etmesini ve işbirliğini sağlarken, aynı zamanda mevcut çatışmaları da derinleştirebilir. Bu yüzden bu dayanışmanın kalıcı olabilmesi için samimi çabalar içerisinde sürdürülebilir politikalar yürütülmesi de gerekir.
Sonuç olarak doğal afetler coğrafi değil, insani krizdir. Bu krizler, devletlerin bir araya gelerek ortak akıl ve bilimsel çalışma ile uzun vadeli dayanışma içerisinde oldukları zaman aşılır. Çünkü dünya, iklim değişikliği, savaşlar, göçler ve doğal afetler gibi ortak sorunlarla mücadele etmektedir. Bu mücadele yalnız değildir. Hiçbir acı tek bir millete ait değildir.
Doğal afetler acıysa, biz insanız.
Doğal afetler yıkarsa, biz yeniden kurarız.
En önemlisi, doğal afet yalnızlıksa, biz birlikteyiz.
Çünkü sarsılmayan bir şey varsa..
O da insanlığın vicdanıdır.