Savaşların en acımasız ve en derin yaraları çocukların kalbinde açılır. Onlar, savaşın soğuk yüzüyle tanıştıklarında hayatlarının en güzel yıllarını kaybederler. Oysa çocukluk, masumiyetin ve saf mutluluğun yaşandığı bir dönem olmalıdır. Ne yazık ki savaş, çocukların bu haklarını ellerinden alır.
Bir bombanın sesiyle uyanan bir çocuğun gözlerindeki korkuyu tarif etmek mümkün müdür? Annesini, babasını ya da kardeşini kaybetmiş bir çocuğun acısını hangi kelimeler ifade edebilir? Savaş, çocukların güven duygusunu, hayallerini ve en önemlisi geleceklerini çalar. Bir çocuğun oyuncaklarıyla oynaması gerekirken, molozlar arasında hayatta kalmaya çalışması insanlığın en büyük utancıdır.
Savaşın ortasında büyüyen çocuklar, bir daha asla tam anlamıyla çocuk olamazlar. Onların yaşadığı travmalar, ömür boyu sürecek yaralar açar. Savaş, onların gülüşlerini, oyunlarını ve umutlarını alır. Geriye kalan ise sadece derin bir boşluk ve hiç dinmeyecek bir hüzündür.
Bir çocuğun gülümsemesi, dünyadaki en değerli şeydir. Onların gülüşlerini koruyabilmek, insanlığın en büyük sorumluluğudur. Çünkü her çocuk, barışın ve umudun simgesidir. Savaşlar bittiğinde, geriye çocukların yaralarını sarmak kalır. Ama bazı yaralar asla tam anlamıyla iyileşmez.
Unutmayalım ki, savaşların kaybedeni hep çocuklar olur. Onların yaşadığı acılar, bizim ortak insanlık mirasımızda silinmez izler bırakır. Barışı inşa etmek, çocukların geleceğini korumak demektir. Çünkü çocuklar kaybederse, biz de kaybederiz. Barış içinde bir dünya, çocukların hak ettiği tek dünyadır.